dergimizin logosu:
İÇİNDEKİLER
aKvARyUM DÜNYASI
hayvanlar sokağı
çiçeklerimizin güzelliği
giysimi seçecem
KOMİKLER
ramazan geldi hoşgeldi sefaler getirdi
AKVARYUM DÜNYASIIIIIIIIIIII
sevgili kardeşlerimiz bu sayımızdada beraberiz balıkları çok severim.onlara bayılırım bu yüzden dergimede onlarla ilgili bir yer ayırdım
KEDI BALIKLARI
Kedi balıklarını diğer balıklardan ayıran birkaç özellik vardir. Bunlardan en önemlisi kedi balıklarının pulsuz olmalarıdır. Ayrıca kedi balıklarının adı ustunde aynı kediler gibi bıyıkları vardır.
En sık rastlanan kedi balıkları 'çöpçü' diye adlandırdıgımız Corydoras cinsindendir. Çöpçü balıkları benim en sevdiğim balıklardır. Su anda 120 ile 150 arasi çöpçü balığı cinsi oldugu tahmin ediliyor. Çöpçüler mukemmel bir akvaryum balığıdır ve hemen hemen her cins balıkla birlikte tutulabilir (Çok büyük ve yırtıcı balıklar hariç). Pek bilinmeyen birşey ise çöpçülerin bir sürü balığı oldugudur. Eğer mümkünse en az 6 tane çöpçü bir akvaryuma konmalı ve böylece onların doğal hareketleri gözlenebilir. Sahsen birçok çesit çöpçü balığı akvaryumlarımda bulunmakta ve üremektedir
resimler:
hayvanlar sokağıköpekler onları çok severim ya siz bilgilerinide verlim aşşağıda
Temel Özellikleri
Munis, sevecen ve itaatkar köpekler. Sahiplerinin sözünden çıkmıyor, efendilikleri ile biliniyorlar. Ama ortak bir dertleri var: Sanki tam ortadan ikiye bölünmüş gibi duran, çirkin mi çirkin burunları. Bu yüzden de onlara "çatalburun" deniyor.
Bu kusurları aynı zamanda en büyük avantajları. Bu sayede sanki iki burunları varmış gibi daha iyi koku alıyorlar, çirkinlikleri onları diğer bütün köpeklerden üstün kılıyor.
Neler Yapar?
Uzun süre sakin kalabilmeleri çatalburunları mükemmel av arkadaşları yapıyor. Ancak hem yerde, hem de havada koku sürebilme yetenekleri, gözlerinden okunan zekalarıyla birleşince çatalburunlar sadece av köpeği değil aynı zamanda ideal narkotik, arama-kurtarma ve polis köpeği (K9) adayları. Durumun farkına varan Emniyet Genel Müdürlüğü, Tarsus’a ekip yollayarak Ankara Gölbaşı’ndaki köpek eğitim tesislerine hemen bu köpeklerden aldı.
Ferma av köpeklerinin geçerliliğinde en önemli faktörlerden biridir. Avın yerini bulup belirleyerek avı ürkütmeden ama avcıyı da haberdar edecek şekilde köpeğin yaptığı harekete denir. Ferma Tarsus çatalburun köpeklerince iki şekilde yapılmaktadır. Erkeklerin %89,18'i donarak ferma yapmakta, %86,48'i ayak kaldırarak ferma yapmaktadır. Hem ayak kaldırarak hemde donarak ferma yapan erkek sayısı %75,67'dir. Dişilerde ferma hareketi ise %88'inde donarak, %80'inde ayak kaldırarak yapılmaktadır. Dişilerin her iki ferma şeklini gösterme oranı ise %68'dir. Hem dişi hem erkek bireylerin tamamı her iki ferma şeklinden birini mutlaka yapmaktadır.
İncelenen çatalburunların genelinde ev halkının dışındaki insanlarla da ve özellikle çocuklarla hemen samimi tavırlar geliştirdikleri gözlemlenmiştir. çocuklarla oynamayı sevmeleri bu ırkın hasta çocuklarla ilgili rehabilitasyon kapsamında kullanılabileceğini göstermektedir. Dişi ve erkeklerin geneline bakıldığında %90'ının üzerinde çocuklarla iyi ilişkiler kurdukları belirlenmiştir.
Kökeni
çatalburun av köpekleri Tarsus ve civar köylerde uzun yıllardır av köpeği olarak besleniyor. Sayılarının bugün itibarıyla 200 kadar olduğu tahmin ediliyor. 20 tanesi Tarsus Belediyesi’nin hayvan barınağında koruma altında. Mersin’de "çatalburun" denilen köpekler yurtdışında ise Turkish Pointer olarak tanınıyor.
Halkımız tarafından yapılan bilinçsiz çiftleştirmeler sonucunda orijinalliğini kaybetmiş olan “Tarsus çatalburun” köpeğinin ırk ıslahı ile ilgili olarak, literatür ve bilimsel kaynak araştırmaları ve gen etütleri yapılmış, İstanbul üniversitesi Veteriner Fakültesi ve Tarsus Belediyesi ile koordineli çalışmalar neticesinde Türkiye’deki orijinale en yakın örnekleri tespit edilip toplanarak bir damızlık kolonisi oluşturulmuştur.
Bu çalışma ile bilinçli ve bilimsel çiftleştirmeler sonucunda orijinal çatalburun ırkı köpek elde etmek hedeflenmiştir. Bir Türk köpeği olan çatalburun ırkı köpeğin dünya bilim çevrelerine tanıtılması, ayrıca Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı çalışmalarıyla dünya köpek ırkları literatürüne “Türk ırkı Tarsuslu çatalburun” köpeği şeklinde bilimsel adıyla kabul ettirilmesi planlanmaktadır.
Ancak çatalburunların resmi anlamda ırk ıslahı yapılmadığı için resmi listelerde adı geçmiyor. çünkü Tarım Bakanlığı köpekleri hálá tip olarak tescil etmedi. Türkiye’ye özgü bu özel hayvanların araştırılması ve tanınması için Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün listesine alınmaları gerekiyor.
çatalburun köpekleri Tarsus ve yakın çevresindeki avcılarımız tarafından kullanılmakta ve yerel bir av köpeği olarak bilinmektedir. Bu köpek ırkı üzerinde herhangi bir bilimsel araştırma yapılmamıştır. Türkiye'de yapılan tek ciddi çalışma, Tarsus Mustafa Kemal Anadolu Lisesi öğrencilerinin hazırladığı iki projedir.
Tarsuslu üç lise öğrencisinin hazırladığı çatalburun Projesi, TUBİTAK Liselerarası Proje Yarışması’nda (2002) birinci oldu. Biyoloji öğretmenleri ümit Remzi Dinçer’in danışmanlığında hazırlanan iki aşamalı projede yarısı dişi 80 köpekle çalışıldı. Köpeklerin boy, kilo, kuyruk, kulak gibi ölçümleri yapıldı, çatalburun ortalamaları çıkarıldı. Tarsus Mustafa Kemal Anadolu Lisesi Biyoloji öğretmeni Dinçer köpeklerin tescil edilmesi için Tarım İl Müdürlüğü’ne sürekli dilekçeler verdiğini ama henüz bir sonuç alamadığını söylüyor.
Tarım Bakanlığı’nın ataletine rağmen çatalburun köpekleriyle ilgili çalışmalar yok değil. Bunlardan bir diğeri de TRT’ye ait. Kurumun internet sitesinin TRT market bölümünde çatalburunlar üzerine bir belgesel CD’si satılıyor.
Belgeselde yıllardır bu köpeklerle yaşamış Tarsuslu avcılar çatalburunları anlatıyor. Köpeklerle ilgili bir başka çalışma da Tarsus’ta faaliyet gösteren Berdan Tarih ve Kültür Vakfı. Vakıf bu özel hayvanlarla ilgili bir kitap hazırlığında.
resimleri:
çiçeklerimizin güzelliğimenekşeler güzeldir öyleyse onlarla ilgili bir hikaye dinleyelim
Mor Menekşeler
> > > Kendini bildi bileli mor menekşeyi çok severdi. Çocukluğunun geçtiği iki katlı evin bahçesinde bahar geldiğinde mor mor açar, mis gibi
kokarlardı..
> > > Annesi mor menekşeleri hep duvar kenarına dikerdi..gölgeyi sever
menekşeler derdi.. Oysa ögretmeni bitkilerin güneş ışınları ile fotosentez
yaptığını anlatmıştı onlara .Bitkiler güneş ışığına muhtaçtı.
> > > Mor menekşeler ne tuhaf bitkilerdi ,her bitki güneşi severken, onlar
neden gölgeyi tercih ediyorlar diye düşündü durdu Hande...Küçük, ufacık aklı ile aslında menekşelerin diğer çiçeklerden farklı olduğunu keşfetmişti, işte belki de menekşeler bu yüzden bu kadar güzeldi.
> > > Herkesden farklı olursan, bu hayatta değerli olursun yargısına
> >varmıştı.
> > > Daha o yıllarda farklı olmak için uğras vermeye başladı. ilk olarak,
okulda kimsenin yanına oturmak istemediği Hacer'in yanına oturmak istiyorum ögretmenim diyerek başladı farklılıklarla süren hayatı. Hacer bile şaşırmış şaşkın şaşkın bakıyordu onun yüzüne. Hacer çok dağınık, biraz anlama zorlukları olan problemli bir ailenin kızı idi. Hande ise mühendis Kamil Beyin biricik kızı. Ögretmen pek oturtmak istemedi önce Hacer'in yanına Hande' yi. Daha sonra bir tatsızlık çıkmasın diye öğretmen Hande'nin annesini çağırdı. Annesi eve geldiklerinde Hande'ye sordu :
> > > * Neden yavrum Hacer in yanına oturmak istiyorsun.
> > > Hande cevap verdi :
> > > * Geçen baharda menekşeler ekiyorduk hani anne, o gün sen bana
menekşeler güneşi sevmez demiştin, oysa her bitki güneşi sever. Menekseler farklı, belki de bu yüzden bu kadar güzeller. Hacer'in yanına kimse oturmak istemiyor. Ben farklı olmak istiyorum. Belki Hacer de güzeldir, onu fark etmek istiyorum, dedi.
> > > Annesinin ağzı açık kalmıştı. İlkokul 4.sınıf öğrencisi kızının olgunluğuna hayran kalarak
* peki kızım kimin yanında istersen oturabilirsin," dedi.
> > > Pazartesi Hande Hacer'in yanında oturmaya başladı. Hem Hande
tedirgindi, hem Hacer. Birbirleri ile hiç konuşmuyorlardı. Diğer kızlarda ssoğumuştu Hande'den. Nasıl Hacer gibi dağınık, bir şeyi, iki kere anlatınca anlayan fakir bir kızın yanına oturmayı istemişti.
En çok alınan doktor Cemal Beyin kızı Esin'di. Anne babaları her hafta sonu görüşüyorlar, Hande ve Esin birlikte oynuyorlardı. Nasıl olur da kendi yerine Hacer'i seçerdi. Çok gururu kırılmıştı Esin'in. Hande ile konuşmuyordu.
> > > Birgün Hande ve ailesi Esinlerle dağ köylerinden birinde
gerçekleştirilecek bir panayıra katılmak için sözleştiler. Hande gene Esin'in somurtacağını bildiği için gitmek istemiyordu. İçin için de Hacer'e kızmaya başlamıştı arkadaşları ile arasının bozulmasına sebep olmuştu. Neden sanki bu kadar dağınıktı, neden her şeyi iki kerede anlıyordu? Yoksa aptal mıydı?
> >Sonra menekşeleri hatırladı hemen düşüncelerinden utandı. Hacer farklı diye yargılamaması gerekiyordu. Hacer'in, kimsenin bilmediği güzelliklerini keşfedecekti. Buna tüm gücü ile inandı. Panayıra gittiklerinde Esin somurtarak karşısında oturuyordu, Hande ile konusmuyordu.
> > > Hande canı sıkıldığından biraz dolaşmak için annesinden izin aldı. Köy yolunda yürümeye başladı. Hava iyice soğumuş ve ayaz iyice artmıştı, kar atıştırmaya başlamıştı. Hande karı çok seviyordu, yürüdü, yürüdü. Köye gelmişti. Bir evin önünde durdu. Evin penceresinde ki saksıya gözü ilişti.
Gözlerine inanamıyordu, bunlar mor menekşelerdi. Ama kıştı ve
menekşeler soğuğu hiç sevmezlerdi eve dogru bir adım attı. Kapıda beliren gölgeyi çok sonra fark etti bu Hacerdi. Hande'ye gülümsüyordu.
> > > * Hoşgeldin Hande buyurmaz mısın?, dedi.
> > > Biraz ürkek, şaşkınlıkla kapıya doğru ilerledi Hande ve içeri girdi.
> > > Oda sıcacıktı odun sobası her yeri ısıtmıştı. Menekşeler diyebildi
sadece Hande...
> > > * Bu soğukta ?
> > > Hacer gülümsedi ;
> > > * Onlar annem için, annem onları çok sever.
> > > Sonra yatakta yatan kadını fark etti Hande. "Annen hasta mı?" dedi.
> > > "Evet 2 sene önce felç oldu ona ben bakıyorum, bizim kimsemiz yok, birtek ineğimiz var onunla geçiniyoruz. Ama tüm işler bana baktığı
için derslere çalışacak pek vaktim olmuyor, dedi Hacer utanarak.
Bir de bizim köyden şehre araç yok, bu yolu her gün yürüyorum o
yüzden de çok yorgun okula geliyorum dersleri anlamakta güçlük
çekiyorum.
> > > Hande'nin gözleri dolmuştu. Dışarıdan gelen ses ile kendine geldi.
Annesi onu arıyordu. Çok merak etmiş olmalıydı. Dışarıya koştu ve
annesine sarıldı, ağlıyordu. Bir müddet sonra anne bu Hacer diye
tanıştırdı sıra arkadaşını. Hacer'in yaptığı sıcak çorbadan içtiler
birlikte. Hande annesine anlattı Hacer'in hayatını, ağlayarak.
> > > "Bir şeyler yapalım anne" dedi.
> > > O hafta annesi ve Hande, Hacerlere gidip annesi ve Hacer'i kendi
evlerine taşıdılar. Hacer artık Handeler den okula gidip geliyordu,
ne dağınıktı, ne de aptal. Sınıfın en iyi öğrencisi olmuştu.
> > > Seneler geçti Hacer ve Hande bir arkadaş değil, iki kız kardeşlerdi
artık. Mor menekşeler Hande'ye Hacer'i armağan etmişti. Hacer'e ise
hem Hande'yi, hem hayatı. Seneler sonra ikisi de evlendi. Hacer şimdi
bir doktor. Hande'den vicdanın ne kadar önemli olduğunu öğrendi,
hastalarına vicdanıyla birlikte şifa dağıtıyor.
> > > Hande ise bir ögretmen. Çocuklara farklı olan şeyleri sevmeyi de
ögretiyor. Bir kızı var adı, Hacer Menekşe. Hayatta en çok sevdiği
iki şeye birini daha ekledi Hande.
> > > LÜTFEN SEVGiNiZE ÖNYARGI KOYMAYIN.
> > > HERŞEY SEVİNCEYE KADAR FARKLIDIR
> > > SEVDİKTEN SONRA İSE SEVGİNİN DİLİ HEP AYNIDIR
resimler:
giyisi seçecem
kapri
kapri hafif açık giysilerdir
resimler: